Burdur Sagalassos Antik Kenti: Resimleri ve Fotoğraf Galerisi

Akdağ yamaçlarında 1500 metre yükseklikte, sular çağlayan Antoninler Çeşmesi karşınızda duruyor. Roma döneminin en görkemli su yapısı, günümüzde de aynı heyecanla akıyor. Heykel figürleri arasından dökülen berrak sular, binlerce yıldır bu toprakları besliyor. Pisidia'nın en önemli kentinin kalbi, işte tam burada atıyor.

Kayalar üzerindeki oval oyuklar, 12.000 yıllık yerleşim tarihinin sessiz tanıkları. Antik dönemlerde mezar nişi olarak kullanılan bu boşluklar, yaşamın ve ölümün iç içe geçtiği kutsal alanları temsil ediyor. Ahşap merdiven sayesinde bu kadim izlere yakından bakabilir, geçmişin derinliklerine dokunabilirsiniz.

Taş duvarlar üzerindeki kabartmalar, Roma sanatçılarının ustalığını yansıtıyor. Her figür, her detay binlerce yıl önce işlenmiş ama sanki dün yapılmış gibi canlı. Pencere açıklığından süzülen ışık, bu sanat eserlerini aydınlatırken, geçmişin hikayelerini fısıldıyor kulaklarınıza.

Uzun elbiseli kadın figürü ve erkek silueti, Heroon'un ünlü dans eden kızlar kabartmalarını hatırlatıyor. Bu taş üzerindeki sanat eserleri, antik dönemin sosyal yaşamını gözler önüne seriyor. Her kabartma, o dönemde yaşayan insanların hikayelerini taşıyor içinde.

Taş döşemeli geniş basamaklar, agoranın görkemli girişini oluşturuyor. Sütunlar arasında dolaşırken, Roma döneminin ticaret merkezi canlanıyor gözlerinizde. Bu basamakları çıkan her adımda, binlerce yıl önceki ayak seslerini duyar gibi oluyorsunuz.

Büyük taş blokların oluşturduğu meydan, kentin kalbi olan agorayı temsil ediyor. Çevredeki yüksek dağlar ve yeşil örtü, Akdağ yamaçlarındaki konumu vurguluyor. Bu geniş alan, Roma döneminde ticaretin, siyasetin ve sosyal yaşamın merkezi olmuş.

Sütunlar ve duvar kalıntıları, kentin mimari zenginliğini ortaya koyuyor. Taşlardan yapılmış bu yapılar, Roma mühendisliğinin mükemmelliğini yansıtıyor. Geniş boşlukta yürürken, antik mimarların nasıl bir şaheser yarattığını anlıyorsunuz.

Sağlam duran taş yapılar ve sütunlar, Anadolu'nun en iyi korunagelmiş antik kentlerinden biri olduğunu kanıtlıyor. Yeşil dağlarla çevrili bu alan, doğa ve tarihin mükemmel uyumunu sunuyor. Her sütun, geçmişin gücünü bugüne taşıyan bir köprü gibi.

Sarp kayalık üzerindeki mezar nişleri, antik dönemin ölü gömme geleneklerini yansıtıyor. Oval ve dikdörtgen formlar, ustalıkla kesilmiş bu boşluklar, yaşamın sonsuzluğa olan inancını simgeliyor. Kayaların yüzeyindeki her niş, bir yaşam öyküsünü barındırıyor.

Merkezde yükselen büyük kemer, kent meydanına açılan iki anıtsal kemerden biri olabilir. Yanlarındaki sütunlar, Roma mimarisinin klasik özelliklerini taşıyor. Bu yapı, kentin prestijini ve gücünü simgeleyen önemli bir girişi temsil ediyor.

Yüksek sütun ve üzerindeki detaylı başlık, agoranın dört köşesindeki onursal sütunlardan biri olabilir. Mavi gökyüzü altında dikilen bu sütun, Roma döneminin saygın kişilerini onurlandırmak için dikilmiş. Çevresindeki taş bloklar, yapının büyüklüğünü vurguluyor.

Yuvarlak sütunlardan oluşan yapı, belediye binası veya kent konseyi binasının kalıntıları olabilir. Detaylı işçilik, Roma döneminin kamu binalarındaki özenli çalışmayı gösteriyor. Bu sütunlar arasında, kentin yönetim kararlarının alındığı toplantılar yapılıyordu.

Antik yapının önündeki heykel, Roma döneminin sanat anlayışını yansıtıyor. Figürün duruşu ve giyimi, o dönemin estetik değerlerini gösteriyor. Elindeki nesne ve vücut pozisyonu, heykelin hangi tanrı veya önemli kişiyi temsil ettiğine dair ipuçları veriyor.

İki yanındaki büyük sütunlar ve ortadaki akan su, Hadrian Çeşmesi kalıntılarını hatırlatıyor. Klasik mimariye sahip bu yapı, Roma İmparatoru Hadrian döneminin gösterişli çeşmelerinden biri olabilir. Akan sular, binlerce yıldır bu toprakları hayata bağlıyor.

Sütunlar ve heykeller arasından akan sular, Büyük Roma İmparatorluk Hamamı'nın görkemli su sistemini hatırlatıyor. Şelale gibi akan su, antik dönemin gelişmiş su mühendisliğini gösteriyor. Bu mimari detaylar, Roma teknolojisinin ne kadar ileri olduğunu kanıtlıyor.

Düzgün kesilmiş taşlardan oluşan duvar ve farklı renkteki sütunlar, kentin çeşitli dönemlerini yansıtıyor. Bazı sütunların beyaz, bazılarının renkli olması, farklı malzeme kullanımını gösteriyor. Her sütun, kendine özgü bir hikaye anlatıyor.

Büyük taş bloklardan oluşan zemin ve beyaz çakıl taşları, agoranın genişliğini ortaya koyuyor. Arkadaki eski yapılar, kentin büyüklüğünü ve önemini vurguluyor. Bu geniş alan, binlerce insanın buluştuğu, ticaret yaptığı merkezi temsil ediyor.

Sıralanmış sütunlar, bazıları tam bazıları hasarlı, kentin mimari düzenini gösteriyor. Büyük taş zeminde yürürken, Roma şehir planlamasının sistematik yaklaşımını anlıyorsunuz. Her sütun, kentin düzenli yapısının bir parçası olarak dikilimiş.

Akşam saatlerinde sütunlu yapılar ve kemerler, gökyüzündeki yıldız izleriyle büyülü bir atmosfer yaratıyor. Tarihi kalıntılar, gece ışığında farklı bir güzellik kazanıyor. Bu görüntü, antik kentin zamansız güzelliğini ve doğayla uyumunu mükemmel şekilde yansıtıyor.

Beyaz mermer heykelin kadın figürü, Roma döneminin heykel sanatını temsil ediyor. Elindeki nesne ve duruş, heykelin hangi tanrıçayı veya önemli kadını temsil ettiğini gösteriyor. Arkadaki taş duvarlar, heykelin orijinal konumunu ve önemini vurguluyor.

Düzensiz taşlardan oluşan zemin ve aralardaki yeşil otlar, doğanın tarihi nasıl sardığını gösteriyor. Uzun dik sütunlar, geçmişin izlerini bugüne taşıyor. Bu geniş alanda yürürken, binlerce yıl önceki yaşamı hayal edebiliyorsunuz.

Suya gömülmüş antik yapının kalıntıları, restorasyon çalışmalarının bir parçası olabilir. Yüksek sütunlarla desteklenen büyük kapı, kentin anıtsal girişlerinden birini temsil ediyor. Zamanla aşınmış sütunlar, tarihin geçici doğasını hatırlatıyor.

Dik sütunlarla çevrili büyük havuz ve turkuaz rengi su, Büyük Roma İmparatorluk Hamamı'nın bir bölümünü temsil ediyor. Antik mimari tarzıyla dikkat çeken sütunlar, Roma döneminin lüks yaşam tarzını yansıtıyor. Bu havuzda binlerce yıl önce Romalılar yıkanıyordu.

Etkileyici işçilikle yapılmış sütunlar ve çevresindeki su, hamam kompleksinin zengin detaylarını gösteriyor. Beyaz taşla inşa edilmiş yapılar, kıvrımlı mavi ve gri tonlarla süslenmiş. Bu görüntü, Roma döneminin gelişmiş banyo kültürünü ve mimari zevkini yansıtıyor.

Taşlardan inşa edilmiş duvarlar ve harabe durumundaki yapılar, MS 13. yüzyılda Selçukluların son Bizans yerleşimini ortadan kaldırmasından sonraki durumu yansıtıyor. İnce toprak katmanıyla kaplı zemin, doğanın tarihi nasıl koruduğunu gösteriyor.

Yüksek dağların arasındaki antik yerleşim, Akdağ yamaçlarında 1500-1700 metre yükseklikteki konumu mükemmel şekilde gösteriyor. Büyük taşlardan oluşan zemin, sütun ve kemer, kentin coğrafi avantajlarını ve stratejik önemini vurguluyor.

Uzun sütunlarla desteklenen ve ayrıntılı oymalarla süslenmiş cephe, kentin mimari zenginliğini gösteriyor. Arka plandaki yüksek dağlık alan, Akdağ yamaçlarındaki muhteşem konumu vurguluyor. Bu görüntü, doğa ve tarihin mükemmel uyumunu sergiliyor.

Dağlık bölgedeki büyük antik tiyatro, kentin kültürel yaşamının kalbi olmuş. Yuvarlak yapısı ve çevresindeki yeşil alan, binlerce yılın sessiz tanığı. Bu tiyatroda yankılanan sesler, bugün hala rüzgarla birlikte dolaşıyor. Sagalassos'un büyülü dünyasında geçirdiğimiz bu yolculuk, kalplerinizde sonsuza dek yaşayacak. Görüşmek üzere!