Isparta Kasnak Meşesi Tabiat Koruma Alanı: (Resimleri Sesli Dinle + Galeri Belgesel Modu)

Eğirdir ilçesinden 22 kilometre uzaklıkta, Yukarı Gökdere Köyü sınırlarında seni eşsiz bir doğal miras bekliyor. Gölün berrak suları, kıyıdaki taşlarla buluşurken, arkada yükselen yeşil dağlar 1300 hektarlık koruma alanının kapısını aralıyor. 1987'den beri korunan bu topraklar, 650 yıllık Kasnak Meşelerinin yuvası. Sakin sular, ataların emanetini koruyan köylülerin özenle baktığı bu kutsal alanın ilk selamı.

Dağcılık ve doğa yürüyüşleri için açılması talep edilen bu topraklarda, şimdilik sadece bilimsel çalışmalar yapılabiliyor. Ancak ormanlık alanın kenarındaki kampçılar, akan derenin sesini dinleyerek huzur buluyor. Yoğun ağaçların gölgesinde kurulan çadırlar, 30 metreyi bulan dev meşelerin koruması altında. Özel izinle girilen bu alan, uluslararası tanınırlığa sahip nadir doğal varlıklardan.

Kırmızı çatılı ahşap evler, yemyeşil ağaçların arasında sessizce duruyor. Eğitim çalışmaları için gelen araştırmacılar, bu bungalowlarda kalarak 650 yıllık meşeleri inceliyor. Çevreleyen çalılar ve yüksek ağaçlar, dünyada sadece bu köy sınırlarında doğal olarak yetişen türlerin korunduğu alanın parçası. Atalardan miras kalan emanet, modern bilimin ışığında geleceğe taşınıyor.

Uzun boylu ağaçların arasından akan dere, kayalıkların üzerinden süzülüyor. Yeşil çimlerin kapladığı zeminde, tabiat koruma kurallarına hassasiyetle uyulması gereken bir ekosistem yaşıyor. 1300 hektarlık alanın her köşesi, bölge köylülerinin özenle koruduğu bir hazine. Hafif dalgalanan su yüzeyi, Türkiye'nin ve dünyanın tanıdığı bu eşsiz mirasın canlılığını yansıtıyor.

Hızla akan suyun sesi, kayaların ve yeşil yosunların arasında yankılanıyor. Dere kenarındaki her taş, her bitki, 1987'den beri süren koruma çabalarının meyvesi. Bilimsel araştırmalar için özel izinle girilen bu topraklarda, doğa kendi dilini konuşuyor. Pırıl pırıl akan su, 30 metrelik dev meşelerin köklerine hayat veriyor. Yukarı Gökdere'nin emaneti, nesiller boyu korunacak.

Devasa ağacın gölgesi, hafif dalgalı su kenarına uzanıyor. Taşlarla çevrili kıyıda, yeşilliklerin arasında saklanan ekosistem, dünya üzerinde tek örnek. Arka plandaki dağlar, 1300 hektarlık koruma alanının sınırlarını çiziyor. Atalardan miras kalan bu doğal varlık, köylülerin özverili çabalarıyla korunuyor. Her dal, her yaprak, uluslararası tanınırlığa sahip bu mirasın parçası.

Yemyeşil alanın içinden geçen ahşap yol, taşlarla dolu nehir boyunca uzanıyor. Sakin akan su, 650 yıllık meşelerin köklerine can veriyor. Eğitim çalışmaları için gelen gruplar, bu patikada yürüyerek nadir türleri gözlemliyor. Doğa koruma kurallarına uygun şekilde tasarlanan yol, ekosistemin zarar görmemesini sağlıyor. Eğirdir'den 22 kilometre uzaklıktaki bu cennet, özenle korunuyor.

Derin mavi gökyüzü altında, dağların eteklerindeki yoğun çam ormanları uzanıyor. Suyun yüzeyinde yansıyan yeşillikler, 1987'den beri korunan alanın büyüklüğünü hissettiriyor. 1300 hektarlık topraklar, sadece Yukarı Gökdere sınırlarında doğal olarak yetişen türlere ev sahipliği yapıyor. Bilimsel araştırmalar için özel izin gereken bu bölge, Türkiye'nin gururu.

Yemyeşil ağaçların arasında sarı, turuncu ve kırmızı yapraklar dans ediyor. Sonbaharın etkisi, 30 metrelik meşelerin dallarında kendini gösteriyor. Dağ manzarasının her köşesi, atalardan miras kalan doğal zenginliğin kanıtı. Bölge köylüleri, bu renk cümbüşünü yüzyıllardır koruyor. Uluslararası tanınırlığa sahip alan, her mevsim farklı güzellikler sunuyor.

Sarı ve yeşil tonların hâkim olduğu yoğun orman, taşlık bölgelerle kesiliyor. Ağaçların arasındaki açık alanlar, 650 yıllık meşelerin büyümesine olanak sağlıyor. Arkadaki dağlar, dünyada tek örnek olan bu ekosistemin doğal sınırlarını oluşturuyor. Bilimsel çalışmalar, bu çeşitliliğin korunması için sürekli devam ediyor. Hassasiyetle uygulanan koruma kuralları, geleceğe umut veriyor.

Çeşitli tonlarda yeşil ve sarı ağaçlar, kış sonrasının izlerini taşıyor. Dağlık alandaki bu değişim, 1300 hektarlık koruma bölgesinin canlılığını kanıtlıyor. Ağaçların arasında sararan yapraklar, mevsim döngüsünün doğal parçası. Eğirdir'den gelen yol, bu eşsiz manzaraya ulaştırıyor. Atalardan emanet topraklar, her mevsim yeni hikayeler anlatıyor.

Sonbaharın sıcak tonları, koyu yeşil çam ağaçlarıyla buluşuyor. Sarı, turuncu ve kırmızı yapraklar, 30 metreyi bulan meşelerin dallarında salınıyor. 1987'den beri korunan bu alan, Türkiye'de ve dünyada tanınan nadir doğal varlıklardan. Bölge köylülerinin özverili çabası, bu renk cümbüşünün korunmasını sağlıyor. Bilimsel araştırmalar, her yıl yeni keşifler ortaya çıkarıyor.

Sonbahar mevsiminde çekilen geniş panorama, ormanın derinliklerini gösteriyor. Ağaçların yaprakları, sarı, turuncu ve yeşil renklere bürünmüş. 1300 hektarlık alanın her köşesi, dünyada sadece Yukarı Gökdere'de yetişen türlerle dolu. Atalardan miras kalan bu topraklar, uluslararası koruma altında. Özel izinle yapılan eğitim çalışmaları, bu zenginliğin tanıtımını sağlıyor.

Sarı ve turuncu yapraklarla dolu dalların arasından mavi gökyüzü görünüyor. Yukarı bakış açısı, 650 yıllık meşelerin görkemini hissettiriyor. Ağaçların dalları, yüzyıllardır bu topraklarda kök salmış. Bölge köylüleri, bu dev ağaçları atalarından aldıkları emanet olarak koruyor. Doğa koruma kurallarına hassasiyetle uyulan alanda, her dal bir hikaye anlatıyor.

Gökyüzüne uzanan dallar, sonbaharın sıcak renklerini taşıyor. Sarı, turuncu ve kırmızı yapraklar, 30 metrelik boylarıyla dikkat çeken meşelerin tacını süslüyor. 1987'den beri tabiat koruma alanı olan bu topraklarda, her yaprak özenle korunuyor. Bilimsel araştırmalar için gelen ekipler, bu görkemi belgeliyor. Eğirdir'den 22 kilometre uzaklıktaki cennet, yukarıdan da muhteşem.

Sarı ve turuncu tonlarındaki yapraklar, hafif rüzgârla salınıyor. Arka planda bulanık gökyüzü, ön plandaki canlı renkleri öne çıkarıyor. Sonbahar mevsimi, 650 yıllık meşelerin dallarına bu güzelliği getiriyor. Atalardan miras kalan doğal zenginlik, her mevsim farklı yüzler gösteriyor. Yukarı Gökdere'nin emaneti, yaprak yaprak korunuyor.

İnce dal üzerindeki parlak kırmızı meyveler, su damlacıklarıyla kaplanmış. Taze görünüm, 1300 hektarlık alandaki canlı ekosistemin kanıtı. Dikenli yapısıyla dikkat çeken dal, dünyada tek örnek olan bu bölgenin zenginliğini yansıtıyor. Bilimsel çalışmalar, her detayı inceliyor. Bölge köylülerinin koruduğu bu topraklarda, her meyve bir değer.

Yeşil yosun zeminde duran kuru yaprak, su damlacıklarıyla süslenmiş. Kenarları tahrip olmuş, dokusunda çatlaklar var ama hâlâ güzel. Tıpkı 650 yıllık meşeler gibi, zamanın izlerini taşıyor ama değerini koruyor. Atalardan miras kalan bu topraklar, her yaprağıyla bir ders veriyor. Yukarı Gökdere'nin emaneti, sessizce korunmaya devam ediyor. Görüşmek üzere!